Masters of Home - Masters of Exile
Küratörlüğünü Nicola Caroli'nin yaptığı "Masters of Home - Masters of Exile" isimli projede, Hasan Özdemir isimli Türk asıllı Alman şairin şiirlerinden yola çıkarak görsel sanatlar alanında işler üretmek üzere 2012 Nisan ayında Berlin'e davet edildim ve bir ay boyunca bana tahsis edilen atölyede bu şiirler üzerine düşünceler ve işler ürettim.
Proje kapsamındaki şiirlerde, doğa, memleket ve geçmiş özlemi ile birlikte, ince bir modernizim eleştirisi varken diğer taraftan da şiirlerdeki tüm hasretlere ulaşmak için yine modernizimden medet beklenilmektedir. Şiirlerde, genellikle bir mekandan ve bir sevgiliden bahsedilirken, sözü geçen yer ve kişi kitap boyunca muğlak kalmıştır. Ülkesinden ayrılan şair, yerleştiği bu yeni yeri kendine vatan kılabilmek ve kendini evde hissedebilmek için, geldiği yer ile yerleştiği yer arasındaki benzerliklere tutunmaya çalışmıştır, bu benzerlikler ise genellikle doğa unsurlarıdır. Ancak şair bu yeri kendine ev kılmaya çalışmasına rağmen halen sürgündedir. Edward Said’in sürgündeki yazar için söylediği “evi yazısıdır artık” cümlesini, bu şair için “evi şiirleridir artık” olarak kullanmak yerinde olacaktır.
Şairin sürekli olarak kullandığı Tren imgesi her şiirde değişmektedir; ya birilerinin yolu gözlenir ya da birilerine gidilmeye çalışılır, veya birisi yolculanır. Ancak bu yer, şahıs ve eylemler arasındaki muğlaklık ile sanatçının sürekli olarak öykündüğü doğa ile modernizmin sembolü olan tren arasındaki gelgitler, kitabın tümüne bir belirsizlik havasına bağlı olarak buhran ve bunalım katmıştır. Kendi döneminin toplumsal buhran ve bunalımlarını ve bireyin içine düştüğü ikilemleri kendi şahsında ele alarak otoportreleştiren sanatçı bu buhranların sebebini direk olarak dile getirmekten ziyade dolaylı göndermeler yapmayı tercih ediyor.
Proje kapsamında, sözü geçen şiirlerdeki belirsizliklerden yola çıkarak üç yerleştirme işi yapılmıştır. Bunlardan birincisi; şiirlerdeki belirsizlik ve kararsızlığa paralel olarak yapılmış, gövdesi kent imgelerinden oluşan yaprakları da tren biletlerinden oluşan bir ağaç figürüdür. Gövdesi, farklı kentleri temsil eden anıtlar ve yapıların imajlarıyla kaplanırken, yaprakları da yakından uzağa ve geçmişten bu güne kadar kullanılmış, farklı ülkelere ait yüzlerce tren biletinin siyah beyaz olarak kopyalanıp yaprak ve çiçekler şeklinde kesilerek bu ağaca yapıştırılmıştır. İkinci yerleştirmede ise; straforlar, rölyef şeklinde kesilip oyularak form verilmiş ve çiçek desenli kumaşlarla kaplanmış büyük ebatlarda bir tren bulunmaktadır. Ağaç yerleştirmesinin siyah beyaz olmasına karşın tren oldukça renklidir.
Birincisinde, endüstriyel motiflerle işlenmiş renksiz bir ağaç, diğer taraftanda doğa motifleriyle rengarenk bir çiçek bahçesini andıran sanayileşmenin sembolü haline gelen tren. Bu yerleştirmeler karşılıklı olarak ve birbirlerini tamamlayarak; “modernizmin işgal ettiği doğa ve insanlar için doğallaşan modernizme” değinmeye çalışmıştır.
Üçüncü yerleştime ise; ilk iki yerleştirmenin üretim sürecinin sergilenmesidir. Üretim boyunca kullanılan bütün araçlar, çizilen bütün taslaklar, alınan notlar ve metinler bir stand üstünde sergilenmesiyle gerçekleştirilen bu enstelasyonda; Sanatın, bir düşünme ve eylem biçimi olduğunu savunan sanatçının, sanatla ilgili bireysel tavrıdır. Bu şekilde, ürettiği yerleştirmelerin sadece metâ olmadığını, yoğun bir düşünce ve emek sürecinin sonucu olduğunu vurgulamaya çalışmıştır.
Seçkin Aydın
Mayıs 2012, Berlin
1. Yerleştirme
2. Yerleştirme
3. Yerleştirme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder